“Öfke sıcak bir kömürü fırlatmak niyetiyle tutmaya benzer. Kömür düşmanınıza zarar verebilir ama zaman içerisinde sizin de eliniz yanacaktır.”
Bir Uzak Doğu sözü bu… Öfke kaçınılması gereken bir duygu değildir. Ancak deneyimi farkındalıkla yaşamak önemlidir. Zarar verici etki hem öznesine hem de yöneltilen kişiye dair olabilir. Bu duyguyu anlamak, öfkeye sebep olan dinamikleri fark etmek, ifade ederken bu zararı ön görerek ve minimalize ederek yönetmek gerekir.
Öfkeyi ortaya koyamamak da elinde yanan bir kömürle kalmaktır. Yıkıcı bir etkinin dışarıya yönelmesi gibi, kendimize zarar verir hale gelmesi de tehlikelidir.
Ekman’a göre hedefe ulaşmak engellenince öfke ortaya çıkar. Hayati bir tehditte öfke gerçekten işlevsel olabilir ancak günümüzde öfke strese, ilişkilere, iş hayatına dair ortaya çıkan bir duygu haline evrildi. Öfkelendiğimizde tepki vermek yerine durmak ve anlamak, sonrasında ‘yanıt’ vermeyi tercih etmek süreci daha etkili bir şekilde yönetmemizi sağlayabilir.
Duygu düzenleme konusunda beynin prefrontal korteks işlevlerinin desteklenmesi, yönetici işlevlerin geliştirilmesi fayda sağlar. Mindfulness egzersizleri otomatik tepkileri fark edebilme, durumu objektif değerlendirebilme, alarm sisteminin aktivasyonunun dengelenmesi (amigdala ve limbik sistem) açısından fayda sağlayabilir.